top of page

TCK 105 Kapsamında Cinsel Taciz Suçu Nedir?

1.Giriş

Cinsel taciz suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde düzenlenen, mağdurun bedenine dokunulmadan gerçekleştirilen cinsel içerikli davranışlar nedeniyle ortaya çıkan bir suç tipidir. Bu suçta korunan değer, kişinin vücut bütünlüğünden ziyade cinsel dokunulmazlığı ve cinsel özgürlüğüdür. Madde gerekçesi ve Yargıtay kararları birlikte değerlendirildiğinde cinsel taciz; bir kimsenin, ahlak anlayışına aykırı ve cinsel içerikli söz veya davranışlarla rahatsız edilmesi, cinsel alanının istenmeyen biçimde ihlal edilmesi olarak tanımlanabilir. Ahlak kavramının kültürel ve toplumsal koşullara göre değişken olması, her somut olayda hangi davranışın cinsel taciz sayılacağının ayrı ayrı değerlendirilmesini zorunlu kılar. Bu nedenle TCK 105, ancak Yargıtay içtihatları ve doktrindeki açıklamalarla birlikte anlam kazanan, yoruma açık bir düzenlemedir.

Cinsel taciz suçu, hem yetişkinlere hem çocuklara karşı işlenebilir; basit ve nitelikli halleri vardır. Bazı durumlarda şikâyete bağlıdır, bazı hallerde ise savcılık tarafından resen soruşturulur. Cinsel taciz ile flört, hakaret, tehdit, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu ve cinsel saldırı suçu arasındaki sınırın doğru çizilmemesi, hem mağdurların hem de haksız yere suçlanan kişilerin ağır hak kayıplarına uğramasına yol açabilir. Bu sebeple TCK 105’in kapsamı, unsurları, cezası, şikâyet süresi ve içtima ilişkileri dikkatle ele alınmalıdır.

2. Cinsel Taciz Suçunun Basit Halleri

Cinsel taciz suçunun temel, yani basit hâli TCK 105’in birinci fıkrasında yer alır. Bu fıkraya göre, bir kişiyi cinsel amaçla taciz eden kimse, mağdurun şikâyeti üzerine cezalandırılır. Yetişkin mağdura karşı işlenen basit cinsel taciz suçunda üç aydan iki yıla kadar hapis cezası veya adlî para cezası öngörülmüştür. Aynı fiilin çocuklara karşı işlenmesi hâlinde ise kanun, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörmekte ve bu durumda adlî para cezası seçeneğine açıkça yer vermemektedir.

Kanun metninde “bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etmek” ifadesi özellikle genel bırakılmış, hangi söz ve davranışların bu kapsamda sayılacağı somut olayın koşullarına, taraflar arasındaki ilişkiye ve yerleşik yargısal içtihatlara bırakılmıştır. Bu nedenle aynı ifade veya davranış, sosyal bağlam ve taraflar arasındaki ilişki dikkate alındığında bir olayda cinsel taciz olarak kabul edilirken, başka bir olayda suç sayılmayabilir. Bu noktada, özellikle Yargıtay’ın cinsel içerikli mesajlar, telefon aramaları, cinsel organ teşhiri, cinsel ilişki teklifi ve benzeri eylemlere ilişkin kararları, TCK 105’in sınırlarını pratikte belirleyen önemli kaynaklar hâline gelmiştir.

3. Cinsel Taciz Suçunun Nitelikli Halleri

Cinsel taciz suçunun basit hâlinden daha ağır yaptırıma tabi tutulan nitelikli şekilleri TCK 105’in ikinci fıkrasında sayılmıştır. Bu fıkrada, suçun kamu görevinin, hizmet ilişkisinin veya aile içi ilişkinin sağladığı üstünlük kullanılarak işlenmesi, vesayet, eğitim, bakım veya sağlık hizmeti sunan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi, aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılması, posta veya elektronik haberleşme araçlarının kullanılması ya da teşhir suretiyle işlenmesi gibi durumlar özel olarak düzenlenmiştir. Bu hâllerden biri mevcutsa, 105/1 uyarınca belirlenen ceza yarı oranında artırılır.

Nitelikli hallerin ortak paydası, failin mağdurla arasındaki güç dengesizliğini, güven ilişkisini veya teknik imkânları kötüye kullanarak cinsel taciz fiilini daha incitici ve baskıcı bir biçimde gerçekleştirmesidir. Örneğin öğretmenin öğrencisine cinsel içerikli mesaj göndermesi, işyerinde amirin astına yönelik cinsel tacizde bulunması veya sağlık çalışanının hasta üzerindeki güven ve bağımlılık ilişkisini kullanarak cinsel içerikli davranışlar sergilemesi, bu fıkra kapsamında değerlendirilir. Yine telefon, SMS, sosyal medya, e-posta gibi iletişim araçları kullanılarak mağdurun cinsel içerikli mesajlarla rahatsız edilmesi veya mağduru hedef alan teşhir davranışları nitelikli cinsel taciz kapsamında kabul edilir.

Fıkranın sonunda yer alan düzenleme, fiilin mağdurun hayatında ağır bir sonuç doğurması hâlinde ek bir koruma mekanizması getirir. Cinsel taciz nedeniyle mağdurun işten ayrılmak, okulunu bırakmak veya ailesinden uzaklaşmak zorunda kalması durumunda verilecek cezanın alt sınırı bir yıl olarak belirlenmiştir. Böylece yalnızca fiilin niteliği değil, ortaya çıkan sonuç da cezanın belirlenmesinde doğrudan etkili olur.

4. Cinsel Taciz Suçunun Şartları ve Unsurları

TCK 105 kapsamında bir davranışın cinsel taciz suçunu oluşturup oluşturmadığını tespit edebilmek için suçun maddi ve manevi unsurlarının dikkatle incelenmesi gerekir. Yanlış bir değerlendirme sonucunda, sıradan bir flört girişimi haksız şekilde cinsel taciz sayılabileceği gibi, gerçekten cinsel taciz niteliğinde olan davranışlar da kişilerin huzur ve sükûnunu bozma veya hakaret gibi daha farklı suç tipleriyle karıştırılabilir. Bu nedenle suçun fiil, fail, mağdur, hukuki konu ve manevi unsur bakımından sistematik olarak ele alınması önemlidir.

4.a. Suç Fiili

Cinsel taciz suçunun fiil unsuru, mağdurun vücuduna dokunulmaksızın, rızasına aykırı olarak ve cinsel amaçla gerçekleştirilen rahatsız edici söz ve davranışlardır. Bu fiiller tek seferde ortaya çıkabileceği gibi belirli bir döneme yayılan ısrarlı davranışlar şeklinde de gerçekleşebilir. Cinsel içerikli sözler, mesajlar, görüntüler, işaretler, cinsel ilişki teklifleri, mağduru hedef alan cinsel organ gösterme, fiziksel temas olmaksızın cinsel çağrışımlı el ve kol hareketleri gibi davranışlar, olayın somut koşullarına göre cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilebilir.

Burada ölçüt, davranışın cinsel yönünün bulunması, mağdurun cinsel alanına müdahale etmesi ve mağdurun bu nedenle rahatsızlık, tedirginlik veya sıkıntı duymasıdır. Davranış, mağdurun vücuduna fiziksel temas boyutuna ulaştığında ise artık TCK 105’ten değil, şartları varsa TCK 102’de düzenlenen cinsel saldırı suçundan söz edilir.

4.b. Fail

Cinsel taciz suçunun faili, özel bir sıfat taşımak zorunda olmayan herkes olabilir; kadın, erkek veya trans birey bu suçun faili olabilir. Failin kamu görevlisi olması, işveren konumunda bulunması, öğretmen, hekim, vasi veya bakıcı sıfatına sahip olması, suçu işlerken yararlandığı güç ve otorite nedeniyle nitelikli halleri gündeme getirir. 

4.c. Mağdur

Cinsel taciz suçunun mağduru da kadın, erkek, çocuk, evli veya bekar fark etmeksizin herkes olabilir. Önemli olan, fiilin mağdurun rızasına aykırı olması ve mağdurun cinsel alanına yönelik bir ihlal içermesidir. Rıza kavramı burada son derece hassas bir kriterdir. Bir davranış taraflar arasında karşılıklı rızaya dayalı bir ilişki, flört veya duygusal bağ çerçevesinde gerçekleşiyorsa cinsel tacizden söz edilemez. Buna karşılık mağdurun açık veya örtülü biçimde rahatsızlık beyan etmesine rağmen ısrarlı biçimde sürdürülen cinsel içerikli davranışlar, çoğu zaman cinsel taciz sınırını aşar. Çocuklar bakımından, özellikle on beş yaşını doldurmamış mağdurlar açısından rızanın hukuken geçerli kabul edilmeyeceği ve bu nedenle “rızası vardı” savunmasının çoğu durumda sonuç doğurmayacağı unutulmamalıdır.

4.d. Suçun Manevi Unsuru

TCK 105 kapsamında cinsel taciz suçunun manevi unsurunu, failin cinsel amaçla hareket etmesi oluşturur. Failin cinsel arzularını tatmin etmek, mağdurun cinsel alanını ihlal etmek veya mağdur üzerinde cinsel yönden baskı kurmak amacıyla davranması gerekir. Cinsel amaç bulunmadığı hâllerde, aynı söz veya davranışlar çoğu zaman hakaret, tehdit veya kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu çerçevesinde değerlendirilir. Örneğin öfke anında söylenen kaba ve sinkaflı ifadeler, her ne kadar cinsel kelimeler içerse de, cinsel tatmin amacı değil karşı tarafı aşağılamaya yönelik olduğundan çoğunlukla hakaret suçu kapsamında ele alınmaktadır. Bu nedenle hâkim, olayın geçtiği ortamı, tarafların geçmiş ilişkisini, kullanılan ifadelerin tonunu ve olayın akışını bir bütün olarak değerlendirerek cinsel amaç unsurunu tespit etmeye çalışır.

5. Cinsel Taciz Suçunun Cezası

Cinsel taciz suçunun ceza miktarı, fiilin basit veya nitelikli hâlde işlenmesine, mağdurun çocuk olup olmamasına, olayın sonuçlarına ve failin kişisel durumuna göre değişir. Yetişkin mağdura karşı işlenen basit cinsel taciz suçunda üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası mümkündür. Fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde ceza altı aydan üç yıla kadar hapis olarak belirlenmiş; bu hâlde kanun, hapis cezasına alternatif olarak adli para cezasını özellikle öngörmemiştir.

Nitelikli hallerde, yani kamu görevi, hizmet veya aile içi ilişki, vesayet, eğitim, bakım, sağlık hizmeti, aynı işyerinde çalışma, elektronik haberleşme veya teşhir suretiyle işlenmesi hâlinde, 105/1’e göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır. Bu artırım, failin mağdur üzerindeki güç ve güven ilişkisini kötüye kullanması nedeniyle öngörülmüş özel bir ağırlaştırma mekanizmasıdır. Mağdurun cinsel taciz nedeniyle işini bırakmak zorunda kalması, okuldan ayrılması veya ailesinden uzaklaşması hâlinde ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz. Böylece hem fiilin niteliği hem de sonuçları ceza belirlenirken dikkate alınır.

Ceza belirlenirken TCK’nın genel hükümleri de devreye girer. Takdiri indirim nedenleri, suça teşebbüs, gönüllü vazgeçme, cezanın ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kurumlar, somut olayın özelliklerine göre uygulanabilir. Failin geçmiş yaşamı, sosyal ilişkileri, pişmanlığını gösteren davranışları, yargılama sürecindeki tutumu ve cezanın geleceği üzerindeki etkileri, takdiri indirim sebebi olarak değerlendirilebilir. Ancak bu hususların hükümde somut gerekçelerle ortaya konulması gerekir; sadece şekli görünüş, duruşmaya şık giyinerek gelmiş olmak gibi unsurlar indirime gerekçe yapılamaz.

6. Somut Olay Açısından Özel İnceleme Gerektiren Hususlar

Cinsel taciz suçunun somut olayda nasıl değerlendirilmesi gerektiği, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer ilgili mevzuat hükümlerinin birlikte uygulanmasını gerektirir. Cezada indirim veya cezasızlık sebepleri, suça teşebbüs veya gönüllü vazgeçme, şikâyet süresi, dava zamanaşımı, suça iştirak ve suçların içtimaı gibi başlıklar her dosyada ayrı ayrı incelenmelidir. Özellikle cinsel suçlarda maddi gerçeğe ulaşmaya çalışırken masumiyet karinesi ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin ihmal edilmemesi, yargılamanın en önemli güvenceleri arasındadır.

6.a. Cezada İndirim ya da Cezasızlık Gerektiren Şahsi Sebepler

Cinsel taciz suçunda meşru savunma, zorunluluk hali veya amirin emri gibi klasik cezasızlık sebeplerinin uygulama alanı oldukça sınırlıdır. Bu suç doğası gereği, tipik olarak mağdurun cinsel alanına hukuka aykırı bir müdahale içerdiğinden çoğu olayda bu tür hukuka uygunluk nedenleri gündeme gelmez. Geçmiş yıllarda mağdurun giyim tarzı veya davranışı üzerinden “davranışlarıyla tahrik ettiği” yönünde haksız tahrik tartışmaları sıkça gündeme gelmiş olsa da, güncel içtihatlarda bu yaklaşımın giderek terk edildiği ve mağdurun giyimi veya yaşam tarzının ceza indirimi gerekçesi yapılmaması gerektiği yönündeki anlayışın güç kazandığı görülmektedir. Buna karşın TCK 62’de düzenlenen takdiri indirim sebepleri, failin kişisel ve sosyal özellikleri, pişmanlık göstermesi gibi hususlar üzerinden cinsel taciz suçlarında da uygulanabilmektedir; ancak bu her somut olayda otomatik değil, dikkatli bir değerlendirmeyle ve gerekçeli olarak yapılmalıdır.

6.b. Suça Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme ve Etkin Pişmanlık

Cinsel taciz suçunda, teorik olarak suça teşebbüs ve gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanabilir; etkin pişmanlık ise kanunda bu suç için özel olarak düzenlenmemiştir.

6.b.1.Suça Teşebbüs

Failin cinsel taciz suçunu işleme kastıyla elverişli icra hareketlerine başlaması, ancak kendi iradesi dışında engelleyici bir nedenle suçu tamamlayamaması hâlinde suça teşebbüs gündeme gelir. Örneğin cinsel içerikli mektubun posta ile gönderilmek üzere hazırlanmasına rağmen, failin dışında bir nedenle alıcıya ulaşmadan ele geçirilmesi gibi teorik örnekler doktrinde tartışılmaktadır. Cinsel taciz suçunda temel ceza aralığının görece düşük olması ve fiillerin çoğu zaman tek bir hareketle tamamlanabilmesi nedeniyle, uygulamada teşebbüs tartışmalarına nispeten daha az rastlanmaktadır. Yine de hukuken, teşebbüs hâlinde TCK 35 uyarınca cezada belirli oranlarda indirim yapılması mümkündür.

6.b.2. Gönüllü Vazgeçme

Gönüllü vazgeçme, failin suçun icrasından kendi iradesiyle vazgeçmesi veya suçun tamamlanmasını bizzat önlemesi hâlinde söz konusu olur. Cinsel taciz suçu özelinde bu kurum, çoğunlukla daha ağır bir cinsel suçun icrasına başlanmışken failin kendi rızasıyla bu fiilden vazgeçmesi durumunda gündeme gelir. Örneğin fail, mağdura yönelik cinsel saldırı fiiline yönelmiş, ancak bu esnada sadece cinsel içerikli sözler sarf etmiş; fiziksel temasa geçmeden kendi iradesiyle eylemi sonlandırmışsa, cinsel saldırı suçundan veya bu suça teşebbüsten değil, o ana kadar gerçekleşmiş olan cinsel içerikli sözler nedeniyle cinsel taciz suçundan sorumlu tutulabilir. Böylece hukuki sistem, failin daha ağır suçtan vazgeçmesini dolaylı olarak teşvik etmiş olur.

6.b.3. Etkin Pişmanlık

Cinsel taciz suçuna ilişkin olarak TCK’da özel bir etkin pişmanlık düzenlemesi bulunmamaktadır. Bu nedenle etkin pişmanlık hükümlerinin kıyasen uygulanması mümkün değildir. Ancak failin soruşturma ve kovuşturma sürecindeki tutumu, mağdurdan özür dilemesi, zararın telafisine katkıda bulunması gibi hususlar TCK 62 çerçevesinde takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilebilir. Bu durum, etkin pişmanlıktan farklı, genel bir ceza bireyselleştirme mekanizmasıdır.

6.c. Şikâyet, Şikâyet Süreleri ve Şikâyetten Vazgeçme

Basit cinsel taciz suçu, yani TCK 105/1’in yetişkin mağdura ilişkin kısmı şikâyete bağlıdır. Mağdurun suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyet hakkını kullanması gerekir. Şikâyet savcılığa yazılı dilekçe ile yapılabileceği gibi kolluğa sözlü beyanla da iletilebilir. On beş yaşından küçük mağdurlar açısından şikâyet hakkı kural olarak veli veya vasiye aittir; on beş yaşını doldurmuş ve ayırt etme gücü bulunan çocuklar ise bizzat şikâyette bulunabilir.

Şikâyetten vazgeçme soruşturma aşamasında olursa, savcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. Dava açıldıktan sonra şikâyetten vazgeçme hâlinde ise mahkeme, davanın düşmesine karar verir. Buna karşın TCK 105/2’de düzenlenen nitelikli cinsel taciz halleri, yerleşik içtihatlara göre şikâyete tabi değildir. Bu suçlarda soruşturma ve kovuşturma savcılık tarafından resen yürütülür; mağdurun şikâyetten vazgeçmesi, tek başına davanın düşmesine neden olmaz. Böylece nitelikli cinsel taciz hallerinde, mağdurun baskı altında şikâyetini geri çekmesi ihtimaline karşı ek bir koruma sağlanmış olur.

6.d. Dava Zamanaşımı

Cinsel taciz suçunda dava zamanaşımı süresi genel kural uyarınca sekiz yıldır. Basit hâlde şikâyet süresi altı ayla sınırlıdır; bu süre içerisinde şikâyet hakkını kullanmayan mağdur açısından artık kamu davası açılamaz. Nitelikli hallerde şikâyet koşulu bulunmadığından, suçun öğrenilmesinden itibaren sekiz yıllık zamanaşımı süresi boyunca soruşturma başlatılması ve dava açılması mümkündür. Zamanaşımı süreleri geçtikten sonra suç yargılamaya konu edilemez.

6.e. Suça İştirak

Suça iştirak hükümleri, TCK 37 ve devamı maddelerinde genel olarak düzenlenmiş olup cinsel taciz suçu bakımından da aynen geçerlidir. Birden fazla kişinin birlikte mağdura cinsel içerikli söz ve davranışlarda bulunması hâlinde failler birlikte sorumlu tutulabilir. Bir kişi, diğerini mağdura cinsel taciz içerikli mesaj atmaya ikna etmişse azmettiren sıfatıyla sorumluluğu gündeme gelir. Yine cinsel taciz fiilinin işlenmesine bilerek yardım edenler, yardım eden olarak cezalandırılabilir. Üniversitede aynı sınıfta bulunan iki arkadaşın, mağdura yönelik cinsel içerikli mesaj atma konusunda aralarında iş bölümü yapmaları veya sokakta yürüyen bir kişiye birlikte cinsel içerikli sözler söylemeleri, suça iştirak örnekleridir.

6.f. Suçların İçtimaı

Cinsel taciz suçunda sıklıkla gündeme gelen konulardan biri de suçların içtimaıdır. Aynı fiilin birden fazla suçu bir arada meydana getirmesi veya farklı zamanlarda işlenen fiillerin zincirleme suç hükümleri ile değerlendirilmesi, ceza miktarını doğrudan etkiler.

6.f.1. Bileşik Suç

Bileşik suç, bir suçun diğerinin unsuru veya nitelikli hâlini oluşturması hâlinde söz konusu olur ve bu durumda faile yalnızca daha ağır olan suçtan ceza verilir. Örneğin TCK 94’te düzenlenen işkence suçunun cinsel taciz yoluyla işlenmesi hâlinde, işkence suçunun 3. fıkrası uyarınca ağır bir yaptırım öngörülmüş olup ayrıca TCK 105 üzerinden ikinci bir ceza verilmez. Cinsel taciz burada, işkence suçunun ağırlaştırıcı unsuru içinde erimiş sayılır.

6f.2. Zincirleme Suç

Zincirleme suç hâli, aynı mağdura karşı aynı suçun birden çok kez işlenmesi veya aynı suçun tek bir fiil ile birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilmesi durumunda gündeme gelir. Cinsel taciz bakımından mağdura yönelik ısrarlı cinsel içerikli aramalar, mesajlar veya tekrarlanan taciz davranışları, çoğu zaman zincirleme suç olarak değerlendirilir. Bu durumda TCK 43’e göre tek bir ceza belirlenir, ancak davranışların tekrarı sebebiyle ceza dörtte birden dörtte üçe kadar artırılır.

6.f.3. Fikri İçtima

Fikri içtima, tek bir fiilin birden fazla farklı suçun oluşmasına yol açması hâlinde uygulanır. Cinsel taciz fiiliyle aynı anda kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun da işlenmesi örneğinde olduğu gibi, tek hareketle iki suç birden oluşuyorsa, fail hakkında yalnızca daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı hüküm kurulur. Yargıtay kararlarında, aynı davranışın hem TCK 105 hem TCK 123 koşullarını taşıdığı hâllerde, çoğu zaman yalnızca zincirleme cinsel taciz suçundan ceza verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

6.g. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, belirli şartların varlığı hâlinde mahkûmiyet kararının hemen hukuki sonuç doğurmaması, sanığın belirli bir denetim süresi boyunca gözetim altında tutulması ve bu süre içinde kasıtlı bir suç işlemezse mahkûmiyet hükmünün hiç açıklanmaması anlamına gelir. Cinsel taciz suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için cezanın belirli bir süreyi aşmaması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması ve mahkemenin sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatinde olması gerekir. Bu kurum, zaman içinde yapılan anayasal denetim ve yasal değişikliklerden etkilendiği için güncel yasal durumun her dosyada ayrıca kontrol edilmesi önem taşır.

6.h. Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, sanığa verilen hapis cezasının belirli şartlarla fiilen infaz edilmemesini, sanığın belirli bir süre içinde yükümlülüklere uygun davranması hâlinde cezanın infazından vazgeçilmesini ifade eder. Cinsel taciz suçunda, verilen hapis cezasının süresi ve sanığın kişisel durumu uygun düştüğü takdirde cezanın ertelenmesine karar verilebilir. Ancak erteleme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından farklı olarak sabıka kaydına işlenen bir sonuç doğurur; denetim süresi sonunda hüküm ortadan kalkmaz.

6.i. Adli Para Cezası

Adli para cezası, TCK’da düzenlenen temel yaptırımlardan biridir ve bazı suçlarda hapis cezasına alternatif olarak, bazı suçlarda ise hapis cezasıyla birlikte uygulanabilir. Cinsel taciz suçunun basit hâlinde hâkim, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası yerine adli para cezasına hükmedebilir. Buna karşın fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş ve adli para cezasına açıkça yer verilmemiştir. Bu nedenle çocuk mağdura karşı işlenen cinsel taciz suçunda kural olarak hapis cezası gündeme gelir; adli para cezasına dönüşüm ancak TCK’nın genel hükümleri çerçevesinde istisnai olarak değerlendirilebilir.

6.j. Uzlaşma Usulü

Uzlaşma, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiş bir kurum olup belirli suçlarda mağdur ile failin bir uzlaştırıcı aracılığıyla anlaşmaya varmasını ve ceza yargılamasının bu şekilde sona ermesini amaçlar. Ancak CMK 253’te cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda uzlaşma yoluna gidilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Cinsel taciz suçu, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar arasında yer aldığından, bu suç bakımından uzlaşma müessesesi uygulanamaz. Dolayısıyla tarafların aralarında anlaşmaları, uzlaşma prosedürü çerçevesinde kamu davasının düşmesine yol açmaz.

7.Cinsel Taciz Suçunda Görevli Mahkeme

Cinsel taciz suçuna ilişkin davalarda görevli mahkeme, 5235 sayılı Kanun uyarınca asliye ceza mahkemesidir. Suçun basit veya nitelikli hâlde işlenmiş olması görevli mahkemeyi değiştirmez; ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren farklı bir suçla birlikte değerlendirilmediği sürece cinsel taciz dosyaları asliye ceza mahkemelerinde görülür.

8.Cinsel Taciz Suçu Nasıl İspatlanır?

Cinsel taciz, çoğu zaman iki kişi arasında veya gizli ortamlarda geçen söz ve davranışlarla işlendiği için ispatı diğer bazı suçlara göre daha güç olabilir. Bu nedenle delillerin hukuka uygun şekilde toplanması ve değerlendirilmesi büyük önem taşır. Mağdurun tutarlı, çelişkisiz ve hayatın olağan akışına uygun beyanları, tanık ifadeleri, telefon arama kayıtları, SMS, WhatsApp, sosyal medya yazışmaları, e-postalar, HTS raporları, güvenlik kamerası görüntüleri gibi deliller, cinsel taciz suçunun ispatında sıkça başvurulan araçlardır.

Yargıtay içtihatlarında, mağdurun başka türlü delil elde etme imkânı bulunmaması hâlinde, kendisine karşı işlenen suçu belgelemek amacıyla aldığı bazı ses ve görüntü kayıtlarının hukuka uygun delil olarak kabul edilebileceği belirtilmiştir. Bu tür kayıtların yalnızca suçu ispatlama amacıyla alınması durumunda, çoğu kararda özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşmadığı yönünde değerlendirmeler yapılmıştır. Bununla birlikte, salt şüpheye dayalı iddiaların, içerikleri tespit edilemeyen mesajların veya somut delille desteklenmeyen anlatımların tek başına mahkûmiyet için yeterli olmadığı; ceza yargılamasının en temel ilkesi olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralının cinsel taciz dosyalarında da aynen geçerli olduğu unutulmamalıdır.

9. Sonuç

Cinsel taciz ve diğer cinsel suçlar, hem mağdurlar hem de hakkında suç isnadı yöneltilen kişiler açısından son derece hassas sonuçlar doğurabilen dosyalardır. Uygulamada mağdurlar çoğu zaman toplumsal baskı, aile içi reaksiyonlar veya işini kaybetme korkusu nedeniyle şikâyette bulunmaktan çekinebilmekte; diğer yandan henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişiler kamuoyu nezdinde peşinen “suçlu” damgası ile karşılaşabilmektedir. Bu tablo, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı ve cinsel dokunulmazlığın korunması gibi temel ilkelerin ne kadar hayati olduğunu gösterir.

Ceza avukatının görevi, yalnızca müvekkilini savunmak değil, aynı zamanda yargılama sürecinin hukuk kuralları çerçevesinde yürütülmesini sağlamaya katkıda bulunmaktır. Cinsel taciz davalarında deneyimli bir ceza avukatı, öncelikle somut olayda TCK 105’in gerçekten uygulanıp uygulanamayacağını, fiilin nitelikli hâl kapsamında olup olmadığını, TCK 102, 103, 123 veya 125 gibi başka suç tipleriyle içtima ilişkisini, şikâyet sürelerinin geçirilip geçirilmediğini, dava zamanaşımını, delillerin hukuka uygunluğunu ve cezada indirim veya artırım sebeplerinin bulunup bulunmadığını kapsamlı biçimde analiz eder. Böylece süreç, duygusal reflekslerle değil, hukuki ölçütlerle yönetilir.

Özellikle cinsel suçlar bakımından, yargılamanın “linç” duygusu ile değil, hukuki ilkeler ve delil değerlendirmesi üzerinden yürütülmesi hayati önem taşır. Bu noktada avukatın rolü, hem mağdurun haklarının etkin korunmasını sağlamak hem de haksız yere suçlanan kişilerin adil yargılanma hakkını güvence altına almak bakımından belirleyicidir. Bu nedenle cinsel taciz iddiası içeren her olayda, tarafların süreci bir ceza avukatı yardımıyla takip etmeleri çoğu zaman en sağlıklı yol olacaktır.

Ek. Cinsel Taciz Suçuna İlişkin Yargıtay Kararlarının Önemi

TCK 105 cinsel taciz suçu, soyut kanun metninin ötesinde, büyük ölçüde Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla şekillenen bir alandır. Özellikle hangi söz ve davranışların cinsel taciz, hangilerinin sadece flört, kompliman veya kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu sayılacağı; cinsel amaç unsurunun nasıl tespit edileceği; nitelikli hallerin hangi durumlarda oluşacağı; çocuk mağdurların rızasının nasıl değerlendirileceği; cinsel taciz ile cinsel saldırı, hakaret, tehdit ve TCK 123 arasındaki sınırın nasıl çizileceği sorularına verilen cevaplar, Yargıtay kararlarında somut örnekler üzerinden görülmektedir. Eski sevgiliye atılan cinsel içerikli mesajlardan, işyerindeki amir–memur ilişkisine, elektronik mesajlarla yapılan tacizden teşhir yoluyla işlenen fiillere kadar pek çok örnek, uygulamada TCK 105’in sınırlarını belirlemektedir.

Bu nedenle hem mağdurların hem de şüpheli veya sanıkların, cinsel taciz suçuna ilişkin hukuki değerlendirme yaparken yalnızca kanun metni ile yetinmeyip güncel Yargıtay içtihatlarını da dikkate alması; özellikle profesyonel hukuki destek alınırken bu içtihatlara hâkim bir ceza avukatından yardım istenmesi, olası hak kayıplarını en aza indirmeye katkı sağlayacaktır. Böylece cinsel taciz suçuna ilişkin yargılama süreçleri, hem mağdurun korunmasını hem de sanığın adil bir şekilde yargılanmasını önceleyen bir denge içinde yürütülebilir.

Cinsel Tacizde Karşılıklı Mesajlaşma ve Rıza Görünümü
(Yargıtay 14. CD, 2016/5036 E., 2019/12954 K.)
Katılanın, sanığın mesajlarına delil toplamak amacıyla değilmiş gibi karşılık verdiğini beyan etmesi ve tutanakta mesajların karşılıklı olduğu görülmesi nedeniyle sanığın, katılanın eyleme rıza gösterdiğini düşündüğü kabul edilmiştir. Bu durumda hukuka aykırılık unsurunun şüpheli kaldığı, bu şüphe sanık lehine değerlendirilerek mahkûmiyet yerine beraat kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Cinsel Taciz Suçunda Şikâyetten Vazgeçme Usulü
(Yargıtay 4. CD, 2015/17841 E., 2019/16834 K.)
Sanığın mağdura yönelik tehdit, hakaret ve cinsel taciz suçlarında mağdurun şikâyetten vazgeçmesi üzerine, sanığın duruşmada hazır edilerek bu vazgeçmeye ilişkin diyeceklerinin sorulması gerektiği vurgulanmıştır. Sanığın iradesi alınmadan hüküm kurulmasının usule aykırı olduğu, bu nedenle kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir.

İşyeri İçi Cinsel Taciz ve TCK 105/2-c Uygulaması
(Yargıtay 14. CD, 2016/4498 E., 2019/13155 K.)
Mağdureyle aynı işyerinde çalışan sanığın taciz eylemini bu ortamın sağladığı kolaylıktan yararlanarak gerçekleştirdiği dosya kapsamından anlaşılmış; bu nedenle temel cezanın, TCK 105/2 uyarınca “aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylık” nedeniyle artırılması gerekirken artırımsız hüküm kurulmasının eksik ceza tayini olduğu kabul edilmiştir.

Fiziksel Temas İçeren Eylemde Cinsel Taciz Değil Cinsel Saldırı
(Yargıtay 14. CD, 2016/4420 E., 2019/13156 K.)
Sanığın hastanede mağdurenin elinden tutarak onun özel hayatına ve eşine ilişkin sorular sorduğu, kendi eşinin durumundan bahsederek üst kata çıkmayı teklif ettiği olayda, eylemin fiziksel temas içerdiği kabul edilmiştir. Bu nedenle fiilin, cinsel taciz değil, sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı (TCK 102/1) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği; cinsel tacizden kurulan hükmün suç vasfı yönünden hatalı olduğu belirtilmiştir.

Küçük Mağdurlara Yönelik Küçültücü Cinsel İfade – Cinsel Taciz
(Yargıtay 14. CD, 2016/4323 E., 2019/13347 K.)
Parkta oturan 13–14 yaşındaki iki mağdurenin yanına gelen sanığın önce onlara erkek arkadaşları olup olmadığını sorduğu, mağdureler uzaklaşırken de bedenlerine yönelik aşağılayıcı ve cinsellik ima eden sözler söylediği olayda; bu ifadelerin çocuklara yönelik cinsel taciz suçunu oluşturduğu, buna rağmen beraat kararı verilmesinin isabetli olmadığı ifade edilmiştir.

Yiğit Legal © 2020 All rights reserved.
bottom of page